30 Eylül 2016 Cuma

Karşılıksız Vermek

Açacaksın müziğini, yazacaksın saatlerce. Şimdiye kadar onlarca şey yazılmış olmasına rağmen yazılacak hala o kadar çok şey var ki. Olayları bir de kendi bakış açından anlamlandırıp yazacaksın. Neden yazar bir insan? İllaki herkesin kendisine göre bir amacı vardır; benim de yazmakta onlarca sebebim var. İlki, yazmam gerektiğini düşünüyorum. Hayata, insanlara, olaylara, kelimelere bakış açımı anlatmam gerektiğini düşünüyorum. Aldığımız kadar vermemiz gerekiyor, paylaşmamız gerekiyor. Yazarak karşılıksız vermeyi seviyorum. Düşüncelerimi insanlara karşılıksız veriyorum. Belki okuduklarıyla onların da akıllarında bir fikir canlanır, yeni bir düşünce geçer, belki de herhangi bir konuya olan bakış açısı değişir. Hepimizin fikirleri değerli, hepimiz farklı hayatlar yaşıyoruz, farklı tecrübeler ediniyoruz. Arkadaşlarımın da blogları olsa da yazdıklarını okusam keşke. Bunu çok isterdim. Yaşadıklarını kendi düşünceleriyle nasıl yorumladığını bilmek isterdim.

Kimsesiz çocukları ziyaret edip onların hayatları yazılır, bir insan tasvirlenebilir, yaşanmış ve ders alınması gereken bir durum paylaşılabilir, sporun Türk ailelerindeki yeri sosyolojik bir konu olarak araştırılıp yazılabilir, çok mutlu olduğun bir anı yazıya dökerek o hissetiklerini okuyucuya geçirebilecek miyim diye denenebilir, daha çok şey yazılıp çizilebilir.

Karşılıksız vermek çok önemli. Hiç tanımadığın bir insan yemeğini alıp masasına giderken afiyet olsun de. Biraz mutsuz birini mi gördün sabah, gülerek günaydın de. Apartmanının önünde tatlı tatlı futbol oynayan çocuklara marketten çikolata alıp ver. Miskin miskin yatan bir köpek sen geçerken gözünün içine bakınca marketten aç bitir sucuk alıp ver. Hiç tanımadığın bir insan yol sorduğunda ve gideceği yer yakınsa gideceği yere kadar bırak. Poşetlerle pazardan dönen yaşlı teyzenin poşetlerini evine kadar taşı. Bir dostunun yardıma ihtiyacı olduğunda git ve yardım et. Uzun süredir görüşmediğin birini sırf özlediğin için ara, konuş. Bunların hepsi karşılıksız vermek işte. Bencil insan, kendini düşünen insan mutlu olamaz. Bir tane söz okumuştum. Sadece bu dünyayı düşünenin dünya kadar derdi olur diye. Din, bambaşka bir konu. Oraya hiç girmeyeceğim; ama sözü değiştirebiliriz. Sadece kendisini düşünen insanın dünya kadar derdi olur. Her sabah evden dışarı çıkarken bugün bakalım kaç kişiye yardım edeceğim diye çık bakalım bir de.

Karşılıksız vermek kadar üretmek, çalışmak da çok önemli bence. Çalışmayan bir insan, bu dünyaya bir katkısı olmayan insan da mutlu olamaz. Tamam eğleneceğiz; ama sürekli de gırgırına yaşanmaz ki. Çalışmaktan kastım bu arada ders çalışmak değil. Ders çalışmak da güzel de zorunluluğu var. Benim demek istediğim bir zorunluluğun olmadan sırf istediğin için bir şeyler yapmak. Mesela yeni bir dil öğrenmeye karar verip bunun için çalışmak gibi. Üretmek ise şöyle; dünyaya, yaşamış olduğun topluma, daha da küçültürsek kendi akrabalarına vs. bir katkının olması. Canı sıkkın bir akraban var biliyorsun, onu ziyaret edebilirsin. Yaşı küçük yeğenine ders çalıştırabilirsin. Bir arkadaşının problemi için tanıdıklarınla bağlantı kurup sorunun çözülmesinde aracı olabilirsin. Bir sinema filmi çekip toplumun düşüncelerine yeni bir pencere daha açabilirsin.

Benden şimdilik bu kadar, iyi geceler.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder