Kötü geçen bir gecenin sonunda sabah bir garip uyandık.
Manzara yarımadası ve koylar bir hayli sessizdi. Saat tahmini 7 civarlarında
olması lazım. Pazar cıvıl cıvıl olan koyda tek tük insan yüzü gördük. Merak
edip adayı tümüyle dolaştıktan sonra aç,susuz, kestirme olsun diye tarlalardan geçe geçe yarım saat yürüyüp
Öbektaş Plajı’na gittik. Plajın duşunda
kalıp sabunla duşumuzu aldıktan sonraki rahatlamayı anlatamam. Duş alırken
Cristopher’ın ( into the wild ) tarlada yağmurlama sistemi için konulmuş fıskiyede
traş olması aklıma geldi.
Dün gece kamp kurduk, çay demledik, ateş yaktık derken hava
karanladı ve günlük yazmaya vakit olmadı. Havanın kararmasıyla zaten insanın
üstüne bir ağırlık çöküyor, uykusu geliyor. Şimdi havlularımızın kurumasını
beklerken aç olduğumuz için tamamen bir
görev edasıyla unutmayım diye dünün yazısını yazıyorum.
Hazırlandıktan sonra Öbektaş Plajı’ndan ayrıldık ve yola
koyulduk;ama sıkıntı vardı. Bir hayli açtık. Plajdaki bakkal iteler diye ( adamları
da sevmedik zaten ) bir sonraki bakkala gitmeye
karar verdik. O da 3 km sonra. Demirciler Plajı da Urla merkeze 13 km uzaklıkta ve sapa bir
yerde. Saat tahmini 8, arabanın geçmesi zor ve bugün hafta sonu değil. Hadi
plaja gelen olur diyelim, plajdan dönme gibi
bir muhabbetin olmayacağını kara kara düşünüyorduk.
Yolda tütün sarıp kahvaltıya altlık ettim. 2 km perperişan
yokuş yukarı yürüdükten sonra sağolsun biri aldı ve bakkala kadar götürdü.
Bakkaldan rica edip arkadaki masada
birer ekmeği gömdükten sonra keyifli keyifli yolumuza tekrar koyulduk. 10 km, haydi
bismillah.
Bugünkü plan Urla merkezden yeni bir çadır almak, bulamazsak
Kemeraltı’na dönüp çadırımızı ve
haritamızı alıp Muğla’daki kamp alanlarına gitmek. Tabelalardan takip
ettiğimize göre 5 km yürüdükten sonra Tevfik abi bizi Urla’ya bıraktı . Çay
içmek için oturduğumuz kafedeki birine
sorup saatin 1 olduğunu öğrendik. Kaç saat yürüdüğümüzü tahmin
edemiyorum. Urla’da çadır bulamadık, biz de eshotla Kemeraltı’na geçtik. Yolda
bir anda biz neden otostop çekmedik diye
düşünüp güldük, garip geldi.
Kemeraltı çok karışık, kaybolmamak elde değil. Klasik 1 saat
dolaştıktan sonra aradığımız çadır satan dükkanları bulabildik. Bir önceki
gecenin rahatsızlığı nasıl yer ettiyse rahat rahat yatalım diye 3 kişilik çadır
aldık. Biz 150 200 tl’yi gözden çıkarmışken 80 tl’ye güzel bir çadır aldık.
Çadır fiyatları gerçekten ucuzmuş. Kemeraltı’ndan çıkarken gözümüze ucuz bir
lokanta ilişti.Çok aç olmamamıza rağmen akşam uğraşmayalım diye pilav üstü
ciğer yiyelim dedik. İlk başta uzun bir süre bizi sallamayan esnaf abi hakkında
sanırım tipimizi beğenmedi diye düşündük. 15 dakika sonra koskocaman içinde yok
yok tabakları getirdi. ‘’ Abi bu pilav üstü ciğer değil mi?’’ sorusunun asıl
maksatını anlayarak ‘’ Burası 3 tl, torpilli bugün biraz’’ diye cevap verdi.
Sağolsun, herhalde bize acıdı.
Akşam saat 6,7 olduğundan Muğla yoluna düşemedik, Ümitlere
döndük. Gelir gelmez 2 saat bayılmışım.
Kalkıp duş aldıktan sonra Ümit’in kuzeni Mustafa’nın saz nağmeleri eşliğinde
şuan okumuş olduğunuz yazıları
yazıyorum.
Yarın yolculuk Muğla’ya, bakalım nasıl hikayeler bizi
bekliyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder