Sabah uyanınca dün aldığımız sosisleri pişirelim diye ateş yaktık. Zaten hava sıcak, ateş de vurunca yiyeceğimiz 4 sosis bize eziyet oldu, bıraktık. Normalde Bodrum'da bir dakika bile durmak istemiyorduk; ama gitmeden serinleyelim dedik. Denize girip duşumuzu aldık. Duş kabinin önünde çalışan Mehmet Ali'yle tanıştık. Kendi halinde, Afyonlu iyi bir arkadaş. Okumakla, ustasının yanına gitmek arasında kararsızdı. İnşallah okumayı seçer. Bu yazıları yazarken tatilde telefonum kapalıydı. Tatilden sonra facebooktan eklediğini gördüm. Bu yazıları sen de okuyorsan Mehmet Ali, iyi bir adamsın ve iyi yerlerde olmayı hak ediyorsun. Okumayı seçersen elimizden geldiğince yardımcı oluruz Ümit abinle. O gün de konuşmuştuk zaten.
Bodrum'dan yola çıkar çıkmaz Ali Kırca abi denk geldi. Ağrılı, 40 yıldır Milas'ta inşaat işi yapıyor. Anlatmayı seviyor, dolmuş, bizi ondan almış da olabilir. Gidene kadar anlattı, biz de dinledik. Zonguldak'tan fındık getirmiş. Bize de ikram etti. '' Kimse, kimsenin nasibini yiyemez. Bakın çocuklar bu fındık size de nasipmiş.'' Hayat gerçekten ne garip ve rızkımızın ne zaman, nereden, hangi yolla geleceği belli olmuyor. Bugün Marmaris'e gideceğiz diye yola çıktık. Ali Kırca abiden Berkay abilerin bıraktığı Marmaris-Bodrum kavşağında indik. BİM'de çantaları doldurduktan sonra Marmaris yoluna çıktık. Köşedeki bankta keyif yapan ya dolmuşlardan sorumlu ya da işsiz bir abi bize zal oldu. Muhabbet ettik, tütün sarıp verdim. Keyfine diyecek yok. Yolculuğumuzu merak etti, sorular sordu. Duran oluyor mu diye sorduktan 5 dakika geçmedi; tırcı yeğeni Uğur denk geldi. Yolda her zaman böyle garip raslantılar oluyor zaten. Uğur 22 yaşında, baba mesleği tırcılık yapıyor. 3 kardeşler; abisi de tır şoförü, kız kardeşinin kocası yani eniştesi de tır şoförü. 8 yıldır bu işteymiş. Babasının yanında başlamış çalışmaya, askerliğini yapmış, bir de çocuk bekliyor. Çoktan 30 yaşın olgunluğuna ulaşmış. Hareketlerindeki, konuşmalarındaki ağırlıktan belli.
Ümit uzun yolda hiç sıkılmıyor musun diye sorunca '' Yok, bu benim küçüklükten beri hayalimdi.'' diye cevap verdi.Bir yarım saat sonra o da bize sordu: '' Sıkılmıyor musunuz otostoptan? Bana para verseler sizin yaptığınız bu işi yapmam...'' Bu konuşmayı çok düşündüm; ama yazmayacağım buraya. Her insanın kendi yorumlaması daha doğru olur.
Mesafe kısa olmasına rağmen yokuş yukarı yerlerde saatte 10-20 km ile gittiğimiz için uzadı. Yolda abisiyle haberleştiler ve karşılıklı yollarda giderlerken durdular. Uğur gidip geldiğinde yanında kuruyemiş, bisküvi ve soğuk su getirdi. Biz de ona ilk bindiğimizde Ali Kırca'nın fındığından vermiştik. Demek ona da nasipmiş. Yolumuz Marmaris'eydi; ama Uğur, Akyaka'yı çok övünce biz de oraya gidelim dedik ve Akyaka dönemecinde indik. İlerde Akyaka için otostop çekeceğimiz yere giderken yolun sağ tarafında, uzakta kocaman, güzel bir yörük çadırı, tarlaları ve hayvanlarını gördük. Gidip konuşmayı istedik istemesine de köpekleri vardır diye çekindik. Bir vergi dairesi memuruyla yolun bir kısmını gittik. Kalan yolu ise Allah'a emanet bir torosla, Marangozcu Ömer abiyle Akyaka girişine kadar gittik. Hayatında daha önce hiç hız olarak 80'i geçmemiş; ama içtiğinden dolayı 3 defa ölümcül kaza atlatmış. O da güzel. Akyaka girişinden kamp alanına kadar ise Akyaka'nın doktorlarından biri bıraktı. Biz sonunda büyük bir kamp alanına geldik diye sevinirken çadır kurma ücretinin 35 tl olduğunu öğrendik. Bakanlığa bağlı olan bu işletmelerde fiyatların bu kadar pahalı ve herhangi bir öğrenci indiriminin olmaması kötü. Bu parayı vermeyip gerisin geri sahile kadar 2-3 km yürüdük. Zaten günde 10 km yürümeden rahat edemiyoruz. Sahilde umutsuzca geziniyoruz, güneş batmaya başladı, zaten dün gece Gümbet'te kötü bir gece geçirdik. Kimsenin zal olmayacağı bir yer arıyoruz. Çadır kuran birkaç gence kamp yerlerini sormamızla gelin yanımıza kurun abi demeleri bir oldu. Sahilin gözükmeyen alt tarafı hep çadırmış meğerse. Akyaka'ya rüzgar sörfü yapmak için gelip kamp kuruyorlarmış. ( Gerçekten de ertesi gün yüzlerce rüzgar sörfçüsünü izlemek eğlenceliydi. ) Çocuklar çok kafa çıktı. Sonunda insan evlatlarıyla karşılaştık. Çadırı kurduktan sonra gece merkezi biraz gezdik. İlk defa çadırı bırakıp gezebildik. Yarın geceyi de buraya da geçirmeye karar verdik. Günler dolu dolu geçtiğinden yazmaktan yoruldum. Bugünlük bu kadar yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder