5 Nisan 2017 Çarşamba

Merhaba

Yıllar birbiri ardına hızla eklenirken üniversite zamanlarının nasıl geçtiğini, ne ara mezun olduğumuzu bile anlamayacağız büyük ihtimalle. Günümüzün çoğunu geçirdiğimiz İşletme Fakültesi, üniversitelerin genelde en sevilen, kantinine diğer bölümlerden en fazla insanın geldiği fakültelerden biridir. Dışardan her ne kadar havalı ve ilgi çekici dursa da içerde işler o kadar da kolay değildir. Rekabet her zaman vardır. Hepsi birbirinden yetenekli insanların, özellikle kızlarımızın güzelliği ve iyi tarzlarıyla oluşturduğu arkadaş gruplarının arasından geçerken kendini podyumda zannedersin ve bu grupların arasına karışmak da zordur. Mühendislik açısından ise çok zor olmadığı için en çok eğlenen fakülte de burasıdır. Partisiz bir işletme fakültesi düşünülemez.

İşletme Fakültesi, İTÜ gibi teknik bir üniversitede en sosyal, en sözel fakültelerden biridir. İletişim, işletme ve endüstri mühendislikleri için olmazsa olmaz kavramlardandır. İletişim yollarımız ise son on yıldır hızla değişmekte. Bizim jenerasyon çoğu konuda şanslı olduğu kadar bazı konularda da çok şanssız. Örneğin, sosyal medya ve teknolojiyle ilk defa biz bu kadar karşı karşıya kaldık ve gerçekten nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyoruz, düşe kalka öğreneceğiz büyük ihtimalle ve ilerde ona göre çocuklarımızı yönlendireceğiz.


‘’ We do not have wifi. Talk to each other. Pretend it’s 1995. ‘’ yazısını çok beğendim. ( İnternetimiz yok. Birbirinizle konuşun. 1995'teymiş gibi yapın. ) Keşke Türkiye’de de bunun örneklerini görebilsek. Buna çok ihtiyacımız var. Sosyal medya,wifi, 4g, şarj… Bizim için vazgeçilmezler listesine çoktan girdiler. Yeri geliyor, sırf instagrama güzel bir fotoğraf koyabilmek için bir yerlere gidiyoruz, bir etkinlik yapıyoruz. Akşam tatlı bulduğumuz bir köpekle güzel bir snap yakalayabilmek için yarım saat köpeği şekilden şekle sokarak maskara ediyoruz. Facebooktaki profil fotoğraflarımıza gösterdiğimiz özeni belki de yaşadığımız evde, odalarımıza göstermiyoruz. Dışarıda arkadaşlık, sevgi anlamında tatmin olamadığımız her ne kadar duygu varsa aldığımız like’larla bastırıyoruz ve mutlu oluyoruz. ‘mış gibi yaşıyoruz. Normal yollarla elde edemediğimiz duyguları aynı vücut geliştiricilerin supplement kullanması gibi dışardan ‘’ ek gıda ‘’ olarak alıyoruz.
---
Hazırlıktan sonra 3 sene okula ara verdim ve bir network şirketinde çalıştım. O 3 sene gecemi gündüzümü işime verdim ve hem yaşıma hem de Türkiye standartlarına göre iyi para kazandım. Geçen sene bazı nedenlerden dolayı işimi bıraktım ve okula geri döndüm. Çalıştığım dönemde biz de sosyal medyaya çok fazla önem veriyor ve ekiplerimize tek tek sosyal medya nasıl daha efektif kullanılır’ın eğitimini veriyorduk. Tabiki ben de bu arada çoktan girdaba kapılmış, sürükleniyordum. Az önce örneklerini verdiğim gibi artık bazı şeyleri sırf sosyal medya hesaplarıma fotoğraf atabilmek için yapıyordum. Sosyal medya için mi çok eğleniyordum; yoksa eğlenceli bir hayatım olduğu için mi hesaplarım gayet doluydu ve bol “like” alıyordum, ben bile karıştırır olmuştum. İyi para kazandım cümlesini kurmamın sebebi ise ben dahil hepimiz iş hayatına atılmak, para kazanmak ve hayatlarımızı kurmak için heyecanlıyız; ama kısa da olsa o dönemleri yaşayıp okula geri dönmüş biri olarak iletişim, insan ilişkileri, dostluk gibi değerleri bu hızlı hayatımızda gözden kaçırmamamız gerektiğini anlatmak istemem.  

Bir haftalık ara tatilde her türlü yazarım diye düşündüğüm bu yazıyı klasik öğrenci işi, teslimin son günü yazıyorum ve bugün benim doğum günüm. 24 yaşındayım artık. Normal dönemimden 3 yaş büyüğüm, kardeşim de 96’lı olduğu için çoğunuzu hem arkadaşım hem kardeşim olarak görüyorum. 19 yaşında para kazanmaya başlayınca paranın büyüsüne, biraz da çocukluğumdan dolayı, kapılıp hep daha çok çalıştım ve eski arkadaşlarımın çoğuyla iletişimim kesildi. Doğal olarak bazı dostluklarımı kaybettim. Şimdi dönüp bakıyorum da o yaşta ne güzel bir tecrübe edinmişim. Para yerine dost biriktirme felsefesinin çok daha önemli olduğunu gördüm ve şimdi gece gündüz uğruna zaman harcayacağım tek şey dostluklarım olur herhalde.

Her Şey Seninle Başlar kitabının yazarı Ahmet Şerif İzgören’in çok güzel bir iletişim sınavı var. 6 ay üzerine düşündüğü final sorularını öğrencilerin cevaplaması ise sadece 5 dakika sürecektir normalde. Bunlardan 50 puanlık iletişim sorusu ise şu: “ 5 yıldır bu okulda öğrencisiniz, 5 yıldır sınıflarınızı temizleyen, benim her sabah kapıda gördüğüm, müstahdem bir hanım var,sadece adını yazın. ‘’ Ahmet Şerif hoca sınıftan dışarı çıkar ve içeriyi dinler. Herkes birbirine sormasına rağmen kimse cevabı bilmez… Hikayenin uzun versiyonunu internette çok rahat bulabilirsiniz ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

Mezun olup gidecekken hala okuldan içeri girerken Fatma ablaya kart göstermek zorunda kalmamalıyız. “ Günaydın Fatma abla, nasılsın?” diye kartımızı hiç göstermeye gerek kalmadan girebiliriz. Dünya tatlısı çaycı Şenol abimize gidip “ Bir çay alabilir miyim?” demek çok resmi kalıyor. Onunla tanışan herkes muhabbet etmeyi ne kadar sevdiğini bilir. Keşke bir gün, kütüphanede çalışan ablaların ismini ben de bilmiyorum, hep beraber kütüphaneye gidip sıkılmışsınızdır diye onlarla sohbet etsek. Keşke Fatma ablanın, Şenol abinin doğum günlerini bütün fakülte hep beraber şenlik havasında kutlayabilsek…

İletişim demek, işe başladığımızda yöneticilerimizle veya çalışanlarımızla anlaşabilmek için kullanacağımız bir araç değil sadece. Sabah asansörde karşılaştığımız çocuklu aileye günaydın diyelim, çocuğa göz atıp istemsiz gülmesini sağlayalım. Her gün uğradığımız pastanecimizin ismini öğrenip, evden dönerken annemizin yaptığı kurabiyelerden, poğaçalardan birini ona götürelim. ‘’Bugün de sen benim annemin yaptığı kurabiyeyi ye, seninkinden güzel olmasın çok güzeldir Erol abi’’ diyelim. Mahallede oynayan, top koşturan küçüklerin isimlerini öğrenip ‘’ Naber Arif, oğlum öyle vurulur mu o topa? ‘’ diyelim…


Telefonlarımızdan başımızı kaldırıp çevremizdeki insanlarla ilgilenmeye başlayalım. Hayatımızın çok daha güzel olacağına eminim. Hepinizi seviyorum.

*İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü Optimum dergisi için yazılmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder