Annem bugün salça kavanozunu verip açmamı istedi. İlk başta
açamayınca da iyice bir güldü. Babamla onu konuştuk daha yeni, kadınlar neden
erkeklerin kavanoz açamamasından bu kadar eğleniyor; illaki açmamız mı
gerekiyor? Daha sonra havlu yardımıyla açtık ama annem güleceğini güldü zaten.
Osman’ın doğum günü hediyesi : Deli Şapkacı Shaco ve Zonta
Gragas kostümleri. Teşekkürler Osman. Uzun bir süredir bu kostümleri
bekliyordum.
Nargile denilince aklıma Ümit abi geliyor hep. Geçenlerde
beraber yeni keşfettiği Sadıkpaşa Konağı’na gittik. Kadıköy’de hem mekan hem de
nargile olarak yeni favorim. Yaban mersinini denemelisiniz.
Hep karanlığın bir köşesinden sızan küçük bir aydınlığı umut
olarak niteleriz. Olaya diğer taraftan baksak, aydınlığın küçük bir köşesindeki
belirsiz bir karanlık. Korku.
Faydalı İngilizce kalıplarda bugün : None of your business =
sanane. Facebook, Sarcasm sayfasında güzel İngilizce caps’ler paylaşılıyor.
Güldüğümüz şeylerin, yaptığımız esprilerin ne kadar evrensel olduğuna hem
şaşırır hem de eğlenerek İngilizcenizi geliştirebilirsiniz.
Iphone notlardan : Esra Gizem’in yeğenleri Elif ve Ceren’le
yazın uçurtma yapılacak.
40 yama kültürümüzü araştırıp yapabilirsiniz. Herkesin
kolaylıkla yapabileceği bir şey çok da eğlenceli.
Şimdi annem ve babamla hazır beraberken hikaye yazma oyunu
oynayacağız. Bakalım nasıl bir şey çıkacak. Herkes bir cümle söylüyor ve hikaye
üç kişinin hayal gücüyle kimsenin hayal bile edemeyeceği bir yere gidiyor. Bana
çok keyifli geliyor. Annem, ben ve babam sırasıyla gidiyoruz. Yılların
edebiyatçısı anneme ilk sırayı verdik.
“ Gece karanlık, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor. Pencerenin
kenarına geçmiş sigaramı içiyorum. Bu yılın geçmiş yıllara göre daha bereketli
geçeceğini düşünüyorum. Çiftçinin karnını yararsan kırk tane ya nasip çıkarmış,
bizimki de o hesap. Sigaramdan son nefesi dertli dertli çekip dışarı attım ve bulaşık
suyunu koymak için soğuk mutfağıma gidiyorum. Bulaşığı yıkadıktan sonra elime
çıramı alarak ağıldaki yavrulayacak keçi ve koyunlara bakmaya gittim. Yaş
kemale erdi, bu işler de zoruma gitmeye başladı. Eve dönerken uzaklardan gelen
bir arabanın farlarını gördüm. Arkasından koşan köpeklerin havlamaların da
gelenin yabancı olduğunu anladım. Gündüz olsaydı işimiz kolaydı. İçimden bir ses, gelen kişinin yıllar önce
yattığım hapishaneyle alakalı olduğunu söylüyordu. Gelen misafirlere ne yedirip
ne içireceğimi düşünmeye başladım. İçimin ürpermesine rağmen şu anki tek
derdimin yiyecek içecek olmasına da hayret ettim doğrusu. Bugün çok yorulduğu
için erken yatan Hatice’yi uyandırdım. Gelen konukları nasıl ağırlayacağımızı
konuştuk. Ne de çabuk karar vermiştik, sanki bize geliyorlardı.
---
Bu son cümleyi yazıp yarım saat konuyu nasıl bağlayacağımı
düşündüm.
---
Misafirlerin bize gelmediğini anlayınca yatmadan önce Hatice’yle
ağıla gidip Alakeçi’nin ikiz yavruladığını gördük.
---
Köy hayatıyla ilgili yazdığım ilk tecrübem ve gerçekten
zorlanıyorum. Filtre kahvemi doldurduktan sonra yarınki Paris konferansını
düşünmeye başladım.
---
Sabah torunum Ömer ikiz yavruları çok sevdi. O anda karar
verdim, ikizlerden birini ona vereceğim. Ömer’lerin oynadığı sakız ağacının
altına gidip öğle sıcağında biraz soluklanacağım.
- Ömer, bana kuyudan soğuk bir su getir… “
- Ömer, bana kuyudan soğuk bir su getir… “
Hikayeyi, annem köy hayatını ve konuyu
sevmediği için bitirmek zorunda kaldık. Burada sıkıcı, sıradan ve karmaşık bir hikaye
gibi dursa da arka planında biz çok eğlendik ve çok güldük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder