17 Nisan 2017 Pazartesi

16 Nisan Pazar / Deli Mutfağı

Annem bugün salça kavanozunu verip açmamı istedi. İlk başta açamayınca da iyice bir güldü. Babamla onu konuştuk daha yeni, kadınlar neden erkeklerin kavanoz açamamasından bu kadar eğleniyor; illaki açmamız mı gerekiyor? Daha sonra havlu yardımıyla açtık ama annem güleceğini güldü zaten.

Osman’ın doğum günü hediyesi : Deli Şapkacı Shaco ve Zonta Gragas kostümleri. Teşekkürler Osman. Uzun bir süredir bu kostümleri bekliyordum.

Nargile denilince aklıma Ümit abi geliyor hep. Geçenlerde beraber yeni keşfettiği Sadıkpaşa Konağı’na gittik. Kadıköy’de hem mekan hem de nargile olarak yeni favorim. Yaban mersinini denemelisiniz.

Hep karanlığın bir köşesinden sızan küçük bir aydınlığı umut olarak niteleriz. Olaya diğer taraftan baksak, aydınlığın küçük bir köşesindeki belirsiz bir karanlık. Korku.

Faydalı İngilizce kalıplarda bugün : None of your business = sanane. Facebook, Sarcasm sayfasında güzel İngilizce caps’ler paylaşılıyor. Güldüğümüz şeylerin, yaptığımız esprilerin ne kadar evrensel olduğuna hem şaşırır hem de eğlenerek İngilizcenizi geliştirebilirsiniz.

Iphone notlardan : Esra Gizem’in yeğenleri Elif ve Ceren’le yazın uçurtma yapılacak.

40 yama kültürümüzü araştırıp yapabilirsiniz. Herkesin kolaylıkla yapabileceği bir şey çok da eğlenceli.

Şimdi annem ve babamla hazır beraberken hikaye yazma oyunu oynayacağız. Bakalım nasıl bir şey çıkacak. Herkes bir cümle söylüyor ve hikaye üç kişinin hayal gücüyle kimsenin hayal bile edemeyeceği bir yere gidiyor. Bana çok keyifli geliyor. Annem, ben ve babam sırasıyla gidiyoruz. Yılların edebiyatçısı anneme ilk sırayı verdik. 

“ Gece karanlık, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor. Pencerenin kenarına geçmiş sigaramı içiyorum. Bu yılın geçmiş yıllara göre daha bereketli geçeceğini düşünüyorum. Çiftçinin karnını yararsan kırk tane ya nasip çıkarmış, bizimki de o hesap. Sigaramdan son nefesi dertli dertli çekip dışarı attım ve bulaşık suyunu koymak için soğuk mutfağıma gidiyorum. Bulaşığı yıkadıktan sonra elime çıramı alarak ağıldaki yavrulayacak keçi ve koyunlara bakmaya gittim. Yaş kemale erdi, bu işler de zoruma gitmeye başladı. Eve dönerken uzaklardan gelen bir arabanın farlarını gördüm. Arkasından koşan köpeklerin havlamaların da gelenin yabancı olduğunu anladım. Gündüz olsaydı işimiz kolaydı.  İçimden bir ses, gelen kişinin yıllar önce yattığım hapishaneyle alakalı olduğunu söylüyordu. Gelen misafirlere ne yedirip ne içireceğimi düşünmeye başladım. İçimin ürpermesine rağmen şu anki tek derdimin yiyecek içecek olmasına da hayret ettim doğrusu. Bugün çok yorulduğu için erken yatan Hatice’yi uyandırdım. Gelen konukları nasıl ağırlayacağımızı konuştuk. Ne de çabuk karar vermiştik, sanki bize geliyorlardı.
---
Bu son cümleyi yazıp yarım saat konuyu nasıl bağlayacağımı düşündüm.
---
Misafirlerin bize gelmediğini anlayınca yatmadan önce Hatice’yle ağıla gidip Alakeçi’nin ikiz yavruladığını gördük.
---
Köy hayatıyla ilgili yazdığım ilk tecrübem ve gerçekten zorlanıyorum. Filtre kahvemi doldurduktan sonra yarınki Paris konferansını düşünmeye başladım.
---
Sabah torunum Ömer ikiz yavruları çok sevdi. O anda karar verdim, ikizlerden birini ona vereceğim. Ömer’lerin oynadığı sakız ağacının altına gidip öğle sıcağında biraz soluklanacağım.

- Ömer, bana kuyudan soğuk bir su getir… “

Hikayeyi, annem köy hayatını ve konuyu sevmediği için bitirmek zorunda kaldık.  Burada sıkıcı, sıradan ve karmaşık bir hikaye gibi dursa da arka planında biz çok eğlendik ve çok güldük.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder