15 Mayıs 2019 Çarşamba

Türkiye Turu Günlükleri 4. Gün

3. gün genelde evdeydim. Ümit'le beraber travian oynuyoruz. 4-5 gündür köy reislemeye çalışıyoruz. Bir türlü beceremedik. Çıkasım gelmedi. bütün gün neredeyse köy işiyle uğraştık. Neyse artık halloldu şükür.

4. gün sabah antep peyniriyle bir kahvaltı yaptım. Her yerde antep peyniri satılıyor. Tadı güzel, bizim tulum peynirinin tadına benziyor; ama daha sert. Serkan abimin bugün boş günü. Hem sıcaklar geçsin dedik, hem de Serkan abim yorgun olduğu için uyudu, hem de ben spor yapıp hazırlandım. Öğlen 3 gibi dışarı çıktık. İlk olarak hamam müzesine gittik. Mini çakal olarak aldığım müze kart burada geçmiyormuş. Neyse verdik 2'şer lirayı. Oradan mutfak müzesine geçtik. Burada da müze kart geçmiyormuş. Görevliye soruyorum, müzekartın geçtiği müze var mı diye? Sadece Zeugma müzesinde geçiyormuş. Şaka gibi. Hayat cidden tam survivor. Av-avcı konsepti hala devam ediyor. Okuldaki öğretmeniniz, meslektaşınız, arkadaşınız, birileri işte sabah kalktığınız andan itibaren birileri size bir şeyler itelemeye çalışıyor. Siz de bazen fark ediyorsunuz, bazen fark edemiyorsunuz. Bazen av olarak yeniliyorsunuz, bazen kaçıyorsunuz. Müze kartla bugün yenilmişiz, kaçamamışız. Napalım, canımız sağolsun. Mutfak müzesi güzeldi ama. Ebemin de kullandığı eski eşyaları görüp gülüyoruz. Saat ikindi 5'e geldiğinden acıkmaya başladık. Bugün yine yöresel lezzetleri tadacağız. İlk durak Metanet Lokantası, beyran çorbası. Beyranı ben ilk defa içtim; ama tadı cidden güzelmiş. Fiyatı da asıl yerinde içmenize ve içindeki ete oranla gayet normal, İstanbul'dan ucuzdur belki de. Yolumuzu çok uzatacak olsak da göden için hiç düşünmüyoruz, amacımız zaten gezmek, yürümek. Baklava yemeye gidip tekrar şu anki yerimize gelip kahvemizi içeceğiz. Yarım saat, kırk dakika yolculuktan sonra Koçak Baklava'ya varıyoruz. Bu iki yer de Antep'in en ünlü yerlerinden. Özel karışık baklavalarımızı afiyetle götürüyoruz. Kasada insanların 450 TL hesap ödediklerini görüp şaşırıyoruz. Tekrar aynı yolu geri dönüp çarşıya gidiyoruz. Çimlerde dinlenip insanların iftarlarını açmasını bekliyoruz. Saat 8 gibi ünlü Tahmis kahvesine gidiyoruz. Menengiç kahvesi ve tarihi kahvenin önünde çay içiyoruz. Çayın yanında kavurgaya benzer bir ikram geliyor. Keyfimiz çok yerinde. Dönüş yolunda Ereğli'deki gibi sadece ramazanda çıkan ve hemen her yerde satılan kahke denilen bir ekmeği alıyoruz. İftarlık diye de satıyorlar, iftarda yiyorlarmış. İçinde mahlep diye bir madde varmış, tatlımsı bir tadı var. Yine dönerken can erik ve antep fıstığı alıp birbirimize dönüp ne gödençiymişsin deyip gülüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder