3. gün genelde evdeydim. Ümit'le beraber travian oynuyoruz. 4-5 gündür köy reislemeye çalışıyoruz. Bir türlü beceremedik. Çıkasım gelmedi. bütün gün neredeyse köy işiyle uğraştık. Neyse artık halloldu şükür.
4. gün sabah antep peyniriyle bir kahvaltı yaptım. Her yerde antep peyniri satılıyor. Tadı güzel, bizim tulum peynirinin tadına benziyor; ama daha sert. Serkan abimin bugün boş günü. Hem sıcaklar geçsin dedik, hem de Serkan abim yorgun olduğu için uyudu, hem de ben spor yapıp hazırlandım. Öğlen 3 gibi dışarı çıktık. İlk olarak hamam müzesine gittik. Mini çakal olarak aldığım müze kart burada geçmiyormuş. Neyse verdik 2'şer lirayı. Oradan mutfak müzesine geçtik. Burada da müze kart geçmiyormuş. Görevliye soruyorum, müzekartın geçtiği müze var mı diye? Sadece Zeugma müzesinde geçiyormuş. Şaka gibi. Hayat cidden tam survivor. Av-avcı konsepti hala devam ediyor. Okuldaki öğretmeniniz, meslektaşınız, arkadaşınız, birileri işte sabah kalktığınız andan itibaren birileri size bir şeyler itelemeye çalışıyor. Siz de bazen fark ediyorsunuz, bazen fark edemiyorsunuz. Bazen av olarak yeniliyorsunuz, bazen kaçıyorsunuz. Müze kartla bugün yenilmişiz, kaçamamışız. Napalım, canımız sağolsun. Mutfak müzesi güzeldi ama. Ebemin de kullandığı eski eşyaları görüp gülüyoruz. Saat ikindi 5'e geldiğinden acıkmaya başladık. Bugün yine yöresel lezzetleri tadacağız. İlk durak Metanet Lokantası, beyran çorbası. Beyranı ben ilk defa içtim; ama tadı cidden güzelmiş. Fiyatı da asıl yerinde içmenize ve içindeki ete oranla gayet normal, İstanbul'dan ucuzdur belki de. Yolumuzu çok uzatacak olsak da göden için hiç düşünmüyoruz, amacımız zaten gezmek, yürümek. Baklava yemeye gidip tekrar şu anki yerimize gelip kahvemizi içeceğiz. Yarım saat, kırk dakika yolculuktan sonra Koçak Baklava'ya varıyoruz. Bu iki yer de Antep'in en ünlü yerlerinden. Özel karışık baklavalarımızı afiyetle götürüyoruz. Kasada insanların 450 TL hesap ödediklerini görüp şaşırıyoruz. Tekrar aynı yolu geri dönüp çarşıya gidiyoruz. Çimlerde dinlenip insanların iftarlarını açmasını bekliyoruz. Saat 8 gibi ünlü Tahmis kahvesine gidiyoruz. Menengiç kahvesi ve tarihi kahvenin önünde çay içiyoruz. Çayın yanında kavurgaya benzer bir ikram geliyor. Keyfimiz çok yerinde. Dönüş yolunda Ereğli'deki gibi sadece ramazanda çıkan ve hemen her yerde satılan kahke denilen bir ekmeği alıyoruz. İftarlık diye de satıyorlar, iftarda yiyorlarmış. İçinde mahlep diye bir madde varmış, tatlımsı bir tadı var. Yine dönerken can erik ve antep fıstığı alıp birbirimize dönüp ne gödençiymişsin deyip gülüyoruz.
15 Mayıs 2019 Çarşamba
Türkiye Turu Günlükleri 2. Gün
12 Mayıs pazar. Güne erken başladık. Serkan abimin mesaisi bugün sabah 7'de başladığı için erkenden kalktı, ben de onunla beraber uyandım. Evde mütevazi bir kahvaltıdan sonra ilk durak Zeugma Mozaik Müzesi oldu. Giriş 20 TL. Ben de daha çok müze gezeceğim diye 70 TL'ye müzekart aldım. Ah, ah, neyse acısı yarın çıkacak. Müzeyi gezmem 3 saatten fazla sürdü. Çok beğendim. Binlerce yıl öncesindeki insanların nasıl zevkli olduklarını, sanata ne kadar önem verdiklerini, inanılmaz bir zenginlik içerisinde yaşadıklarını görmek inanılmazdı. Mozaikleri evlerindeki serinlemek için kullandıkları küçük havuzların diplerine ve oturma odalarının altına yaptırıyorlarmış. Mozaiklerde genelde mitolojik karakterler ve hikayeler anlatılmış. Müzeden anı kalsın diye bir bardak altlığı ve kitap ayracı alıyorum. Müzeden sonra öğle yemeği için çarşıya geçiyorum. Gaziantep'i gezmenin en heyecanlı taraflarından birisi de yemek vakitleri. Yemek vakti gelse de iyi şeylerden yiyip içsem diye bakıyor insan. İlk lezzet durağımız İmam Çağdaş ve lahmacun. Lahmacunu denildiği kadar efsane değil. Ereğli'deki Urfa Kebap daha güzel. Ya da tamamen damak tadıyla alakalı; ama içi oldukça boldu ve fiyatlar uygundu. Üstüne de yine çarşıda bir menengiç kahvesi içiyorum, mis. Menengiç kahvesini ilk defa içtim; ama tadı, kokusu çok güzeldi. Sabah 10:30'da çıkmıştım evden, bütün bunlar bittiğinde 16:30 olmuştu. Yoruldum ve yarın devam etmeye karar verdim. Akşam yemeğini Serkan abimle yiyoruz, üstüne içtiğimiz çay enfesti. Sırf çayı için gidilir. Zira gittim. Yemekten sonra yürüyüp sohbet etmek için Kavaklı Park'a gidiyoruz. Şansımıza zaten aklımda olan Katmerci Zekeriya Usta'yı görüyoruz. Meğersem oradaymış. Dönüşte katmer yenecek, yapacak bir şey yok, kısmet bugüneymiş. Park yürüyüş için çok güzeldi. Aileler gelmiş iftar sonrası semaverleriyle keyif yapıyordu. Yürüyüşten sonra Zekeriya ustanın yerine gidiyoruz ve bir porsiyon katmer söylüyoruz. Çünkü kalkanlardan gördük, baya büyük. Orta boy bir pizza büyüklüğünde gelen katmerin tadı anlatıldığı gibi oldukça güzel. Fiyatı da porsiyonunun büyüklüğüyle doğru orantılı pahalı. Çaylarımızı içtikten sonra eve dönüyoruz. Radyo tiyatrosu dinleyip uyuyalım diyoruz; ama birkaç dakika sonra çoktan sızmışız.
Türkiye Turu Günlükleri 1. Gün
Türkiye turunun ilk günü 11 Mayıs cumartesi günü sabah 6'da başladı. Evdeki son hazırlıklar yaklaşık 1:30 saat sürdü. Sabah 07:45'te , Mehmet Ali abinin sürdüğü günün ilk otobüsüyle Ereğli'ye geldim. Halama geçtikten sonra yarım saat dinlendim. Serkan abimin isteği üzerine halamla ve eniştemle selfie çekildik. Bir yandan iyi oldu. İkisiyle de fotoğrafım olmuş oldu. Diğer türlü hiçbir zaman hadi fotoğraf çektirelim de anı kalsın diyemezdim. 09:10 gibi aşağı inip eniştemle ilkokulu okuduğum Toros okulunun önünde dolmuşu beklemeye başladık. On dakika bekledikten sonra benim tanımadığım; ama bizim köylü bir öğretmen(miş) olan İsmail Hoca bizi görünce direk durdu ve arabasıyla otogara yıktı. Otobüs gelene kadar eniştemle sohbet ettik. Dobalan mantarından, eskiden köyde mantar toplayıp kuruttuklarından, o kurutulmuş mantarı bulgur pilavının içine koyduklarından, o yemeğin nasıl güzel olduğundan ve yıllardır yemeğinden gibi öyle havadan sudan sohbet ettik. Bahçede kalırken amcamla da sürekli sohbet etmeye çalışıyordum. Köyde büyümüş bu insanlardan ne hikayeler çıkacağı tahmin bile edilemez. Saat 10'da otobüsüme bindim. Camları siyah kaplı otobüste eniştem beni görmese de otobüs hareket ederken el salladı, ben de salladım ve Türkiye turumuz ilk metrelerini katederek başlamıştır.
İlk durak Gaziantep, Serkan abimin göreve başladığı yer. Yolculuk 6 saat sürecek. Özkaymak'la tekli koltukta gidiyorum. USB çalışmıyor, müzik dinlerken ses kısılmıyor, televizyon veya film kısmı ise hiç çalışmıyor. Yol boyu tek ikram ise çay, kahve, su. Bütün bunlar önceden hizmet diye belirtilip para alınıyor; ama klasik hizmet şirketlerindeki gibi denilen hizmet verilmiyor. Şikayet yok, çünkü çözüm de yok. Diğer yandan, otobüs boştu, ağlayan bebek yoktu ve koltukların yanında çalışan priz buldum. Yol boyu manzaralar da güzeldi ve denildiği gibi 6 saatte Antep'e vardık. Otogar, Adana otogarını andırıyor. Otogardan Serkan abimin talimatlarına göre sarı dolmuşlara biniyorum. Biniş kartı satan bir büfe yoktu durağa yakın, birine bastırıyorum. İlk gözlemim insanlar sıcakkanlı. 15 Temmuz Demokrasi Meydanı'na yani çarşıya 15-20 dakikada varıyorum. Yolda aklımda olan Zeugma Mozaik Müzesi'ni görüyorum. Meydanda bir ağacın altına yapılmış olan oturma yerlerine oturuyorum. Yakındaki ayakkabı boyacısı sağolsun altıma minder veriyor. Bir şeyler anlatıyor; ama hiçbir şey anlamıyorum. Aralarda doğru deyip kafa sallıyorum. Şivesini anlayamıyorum. Sağolsun Serkan abim de ilk günden bekletiyor bizi; ama keyfim çok yerinde. Ben de çarşıyı ve insanları gözlemleme fırsatı buluyorum. Çarşı gelişmemiş. Hiç büyükşehir belediyesi gibi ve beklediğim gibi değil. Yarım saat sonra Serkan abim geliyor. 7-8 aydır görüşmüyorduk. Tramwayla yarım saatlik yoldan sonra evine varıyoruz. 1+1 şirin bir daire. 1 saat dinlendikten sonra yola çıkıyoruz. Arkadaşı Emrah iftar hazırlamış. Sadece o oruç ama hep beraber iftar yapıyoruz. Güveçte kuru fasülye, pilav, turşu, ayran. Gayet güzel olmuş. Çay içip sohbet ediyoruz. 1, 1:30 saat durduktan sonra eve geçip yatıyoruz. İlk gün güzeldi. Yarın gezmeye erkenden başlayacağım.
İlk durak Gaziantep, Serkan abimin göreve başladığı yer. Yolculuk 6 saat sürecek. Özkaymak'la tekli koltukta gidiyorum. USB çalışmıyor, müzik dinlerken ses kısılmıyor, televizyon veya film kısmı ise hiç çalışmıyor. Yol boyu tek ikram ise çay, kahve, su. Bütün bunlar önceden hizmet diye belirtilip para alınıyor; ama klasik hizmet şirketlerindeki gibi denilen hizmet verilmiyor. Şikayet yok, çünkü çözüm de yok. Diğer yandan, otobüs boştu, ağlayan bebek yoktu ve koltukların yanında çalışan priz buldum. Yol boyu manzaralar da güzeldi ve denildiği gibi 6 saatte Antep'e vardık. Otogar, Adana otogarını andırıyor. Otogardan Serkan abimin talimatlarına göre sarı dolmuşlara biniyorum. Biniş kartı satan bir büfe yoktu durağa yakın, birine bastırıyorum. İlk gözlemim insanlar sıcakkanlı. 15 Temmuz Demokrasi Meydanı'na yani çarşıya 15-20 dakikada varıyorum. Yolda aklımda olan Zeugma Mozaik Müzesi'ni görüyorum. Meydanda bir ağacın altına yapılmış olan oturma yerlerine oturuyorum. Yakındaki ayakkabı boyacısı sağolsun altıma minder veriyor. Bir şeyler anlatıyor; ama hiçbir şey anlamıyorum. Aralarda doğru deyip kafa sallıyorum. Şivesini anlayamıyorum. Sağolsun Serkan abim de ilk günden bekletiyor bizi; ama keyfim çok yerinde. Ben de çarşıyı ve insanları gözlemleme fırsatı buluyorum. Çarşı gelişmemiş. Hiç büyükşehir belediyesi gibi ve beklediğim gibi değil. Yarım saat sonra Serkan abim geliyor. 7-8 aydır görüşmüyorduk. Tramwayla yarım saatlik yoldan sonra evine varıyoruz. 1+1 şirin bir daire. 1 saat dinlendikten sonra yola çıkıyoruz. Arkadaşı Emrah iftar hazırlamış. Sadece o oruç ama hep beraber iftar yapıyoruz. Güveçte kuru fasülye, pilav, turşu, ayran. Gayet güzel olmuş. Çay içip sohbet ediyoruz. 1, 1:30 saat durduktan sonra eve geçip yatıyoruz. İlk gün güzeldi. Yarın gezmeye erkenden başlayacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)