29 Ocak 2017 Pazar

Yazıyorsak sebebi var.

29 Ocak 2017, sabah 05:07

Dear passengers, kalkıyoruz, kemerlerinizi bağlayın.

Kelimeler uyutmadı; ama bir şey çıkacak gibi de değil. Boş karın ağrısı. "Kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyorlar."

Oğuz Atay'ı yalayıp yutmuş ve bu küçük anektodla yüzünde hafif küçümser bir gülümsemeyle " Oğuz Atay ha! " diyen entellektüel arkadaşım, sorunun ne?

Bir dost istiyorum beni anlayan, bir sevgili, bir eş istiyorum kırmaya kıyamayacağım, bir gelecek istiyorum dostlarımla yalnız, bir köpek istiyorum beni sahiplenecek, bir alan istiyorum istediğim şeyi söyleyebileceğim, bir zaman istiyorum günün 24 saat olduğu, bir toplum istiyorum gülerek günaydınlaşabileceğim...

Sanki şöyle hiç bilinmeyen bir dille bir konuşsam her şeyi anlatabilecekmişim gibi, anlatacakmışım gibi.

05:18, Kulaklıkta Nilüfer'in Karışık Kaset filmindeki sahneleri hatırlatan Dünya Dönüyor şarkısı çalıyor.

Photoshoplu, filtreli bir ömür diliyorum.

İlerde çiftlerin birbirlerine anlatacak bir şeyi de kalmayacak. İnstagram'larına bir baksalar nereye gitmiş, ne yapmış, ne yemiş-içmiş, nasıl arkadaşlıklar kurmuş, ne giymiş, nelerden hoşlanır, hepsi var zaten. Hiç eğlencesi yok, keşfetmek yok, heyecan yok, sürprizler yok, merhaba bol like'lı hayatlar.

Eskiden insanların aklına en azından tuvalette bir şeyler gelirmiş. Şimdi orada bile insanlar boş zaman diye telefonla oynadıkları için düşünme yetimizi tamamen kaybettik.

Dolmuşta yanında bir valiz durunca kimin olduğunu bilmeden sahipleniyorsun. Onun düşmemesinden sen sorumluymuşsun gibi.

Bazen üstüme takım elbise diktirir gibi oturup düşüneyim, bir saç modeli çizeyim, bulayım. Berbere götürüp saçımı böyle kes diyeyim diyorum. Yapılabiliretesi var.

Yakında televizyonlarımızı her açtığımızda internetle güncellenecek şekilde bir dakika reklam izlemekten korkuyorum.

Çok insana çoğu zaman çok söyleyeceğim şey oluyor da dilim varmıyor.

Ama hissediyorum istediğim insanlarla istediğim gibi bir hayatın geldiğini. Ter atıyoruz ter.

Bir dostum var onu anlatmaya kıya...

Muavinleri otobüsteki 45 insanı gerebilecek veya rahatlatabilecek donanıma sahip insanlardan seçiyorlar bence.

Torrrnet, torrrnet.

Uyuyamıyorum hocam, kabuk değiştiriyorum, zor oluyor.

Bll'm aryrm. Edwrd'n bn sn br asr bkldm shnsndk gb sszlgn hsstgm Bll'm aryrm.

05:41, düşüncelerden dönme dolap yaptım, dönüyorum düşünemeyecisine.

05:48, iyi geceler dear passengers indik.

























21 Ocak 2017 Cumartesi

Ocak ayının 21. günü

21 ocak cumartesi, saat 14:13. Daha doğrusu benim saatime göre 14:13, normalde 13:57 olması lazım. Benim saatim 16-17 dakika ilerde. Hayat kurtarıyor, tavsiye ederim. İzmir’deyim. 1,5 aydır hayalini kurduğum finalsiz, sınavsız, okulsuz hayatın ilk durağındayım. İzmir, İstanbul’a göre çok daha güzel. Buca’da kalıyorum Osman’ın yanında. İnsanlar çok sakin, kimse sinirli değil, telaş yok, medeni; çoğu öğrenci zaten. İstanbul’la, Mecidiyeköy’le alakası yok.

Dün yemek yapmak için, biraz da Osman’a sebze yemeklerini öğretmek için markete uğradık. Biberin, kabağın kilosu 6 lira olmuş. İnanamadık. Geçenlerde tüm tavuk aldık; onun da kilosu 6 liraydı. Aileler nasıl geçiniyor gerçekten merak ediyorum. Enflasyon dedikleri bu olsa gerek. Hayat ne kadar pahalı. Birkaç cümle yazmıştım, geri sildim. Siyasetten, gündemden, olaylardan konuşmak istemiyorum. Yarın pazara çıkacağız. 1.5 aydır düzenli olarak pazara çıkıyorum. Çok özlemişim. En son sanırım 10 sene önce çıkmışımdır pazara. Bahara doğru teyzelerde olan pazar çantasından da alacağım. Her pazar klasiği gibi yarın menüde balık var. Pazarda balık çok ucuz oluyor. Bizim karşıdaki balıkçıya göre zaman zaman yarı yarıya oluyor.

Bugün 41. gün. Yeni hayatın 41. günü. Bazı radikal (@osman) kararlar aldım. Teknolojiden elimden geldiğince uzak, televizyonsuz, habersiz, sigarasız, düzenli spor ve yemek yaparak, farklı konularda araştırmalar ve projeler yaparak ve benzeri, liste uzar gider, geçecek yeni hayatın 41. günü. Her şey istediğim gibi gidiyor.

Notların hepsi açıklanmadı. Akademik takvime göre, açıklanması gereken sürenin üstünden 6 gün geçti. Hocalarımız, bazıları profesör, aynı öğrencilerin son gün proje, ödev teslim etmesi gibi uzattıkça uzatıyorlar. Yazık. Ülkenin geleceğini oluşturacak gençlerin yetiştiği bari şu üniversitelerde işler düzgün işlesin.

Aklımda tarzı farklı bir esnafla röportaj yapma fikri vardı. Geldiğim ilk gün gittiğimiz kafede şansa Serdar abiyle tanıştık. Aradığımız kanın onda olduğu çok belliydi. Pazartesiye sözleştik. Pazartesi günü eğlenceli bir röportaj olacak gibi geliyor.

Uzun süredir yazı yazamıyordum. Finallere çalışmaya bir ay önceden başlamıştım. O sürede yazamadım; ama doldum resmen. Büyük ihtimalle ardı ardına yazılar yazacağım uzun bir süre. ‘’Bugün ne öğrendim?’’ gibi bir proje var tasarıda, yaparım belki.

Geçenlerde canım çıtır tavuk çekti, bir tarif bulup yaptım. Efsane oldu. Tarifini vereceğim. Kesinlikle deneyin. Tavuk göğsü ve but yenmesi açısından daha tatlı oluyor, kanat da olabilir. Artık ne seviyorsanız, ne kadar yemek istiyorsanız bir tencereye koyun. Bir su bardağı sütün üstüne birkaç damla limon sıkıp birkaç dakika bekleyin. Bu sürede kimyasal tepkime gerçekleşip süt biraz daha yoğunlaşıyormuş. Tarifin yalancısıyım. Tavukların olduğu tencereye sütü döküyoruz. Üstünü geçsin, geçmezse biraz daha koyarsınız. En az yarım saat bekleyin diyor. Ben de dayanamayıp yarım saat bekledim; ama bence yetti. Bir gün dolapta bekletilirse daha güzel olurmuş. Yarım saatte bile tavuklar yumuşacık oldu, bir gün beklerse dağılır gibi geliyor. Sosu için un, sebze çeşnisi, karabiber, acı toz biber, tuz ve sarımsak kurusu. Sarımsak kurusunu ben bulamadım. Sebze çeşnisini önceden de kullanıyordum tavuklarda. Bim’de 2-3 TL’ye satılıyor, tadı da çok güzel. Ben hepsini karıştırıp ağzıma biraz attım eksik gedik var mı diye. En çok undan koydum çünkü çeşninin zaten tadı keskin. Unlu bir baharat karışımını tatmak ister misiniz bilmiyorum; ama tadı güzeldi. Sonrası basit zaten. Sütlü tencereden tavukları çıkarın, sosla bulayıp kızartın. Afiyet olsun. Yapan olursa fotoğraf yollasın.

İzmir’de Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi gezi kulüplerini arattım google’da bir şey bulamadım. Sordum bizim çocuklara yok dediler. Gezitü’den biri olarak tanışır, beraber gezeriz diye düşünüyordum. Gezi kulübü olmazsa olmazı gibi geliyor bir üniversitenin. Toplu bir şekilde gezilip, kamp kurulmadan, küçük gruplar halinde otostoplar yapılmadan üniversite bitirilir mi hiç? Üniversitenizde gezi kulübü yoksa sizin önayak olmanızı rica ediyorum. Sonra ayarlayıp hep beraber sırt çantalarımızı alıp gezelim.

Dün diyetimi bozdum ve lol attık sscm, Esperanza42 ve 3Osmanbey5’le. Shaco’yu özlemişim. 6. Seviye oldum sonunda. Bir de Shaco’ya kostüm aldık mı tamamdır.

Hecekulübünde’ki alegori ve metafor yazısı google aramalarında çıkar olmuş. Dün Mustafa dedi, ben de teyit ettim. İkinci sayfada çıkıyor gerçekten. İnsanlara ulaşabilmek mutluluk verici.