Eylül, ekim, sonbahar. Bu sonbahar diğer
sonbaharlardan çok farklı. Çok daha güzel geliyor günler, haftalar. Ocak ayında
mezun olacağım çünkü. Sonunda. En son mayıs ayında koşturduğumu yazmışım.
Cidden okula geri döndükten sonraki neredeyse bütün dönemlerim hep
koşturmacayla geçti. İlk defa rahat rahat bir dönem geçiriyorum. 3 tane dersim
var. Hocaları çok iyi, kafam rahat. Stajlar bir yandan bitip gidiyor. Onu da
ayarladık. Şimdilik sadece ayların geçmesi gerekiyor gibi duruyor. O kadar
sıkıntı, problem yaşadım ki ama şu okul boyunca illallah ettim. Hala bir
sıkıntı çıkacakmış gibi hissediyorum. Dilekçe yaz, kurallar değişir,
yapamazsın, şuraya git, şurayı ara, biz yapamayız, kurul toplanması lazım,
heyet raporu getir, kayıtlı olmadığın derste yoklama alırlar devamsızlık
sıkıntısı olur, kredimi eksik gösterirler, geçtiğim derse ff yazarlar, dersi
bir daha aldıktan sonra düzeltirler, daha neler neler. Bir dönem yok ki şu
sıkıntılarla uğraşmamış olayım. Sonunda bitiyor valla, şükür. Ocak ayı için çok
heyecanlıyım. Bu psikolojik yorgunluğu atmam için zaten 2-3 ay Ereğli’deki
bahçe evine kapanıp keşişler gibi meditasyon yapmam lazım. Ocakta mezun
olduktan sonra 3-4 ay kafa tatili yapacağım. Bunun 1 ayında da trenle Türkiye
turu hayalim var. Bu 3-4 ay içinde büyük ihtimalle bir de askere gideceğiz.
Bedelli, 21 gün. Askerlik de bitmiş olacak. Eski hayatımın son kalıntıları var
hayatımda. Yeni hayatımdan da çok mutluyum. 3-4 sene oldukça zor geçti. Şimdi
şükür güneşli günler gelmeye başladı. Bu saatten sonra da Allah sağlık
sıkıntısı vermediği sürece böyle güzel geçer diye düşünüyorum. Kendimi küçük
şeyler için üzmem çünkü. Yorulduk zaten, büyüdük, olgunlaştık. Annemlerle
yaşıyorum. Onların yanına taşındım. Ayrılıp kendi hayatımı kuracağım dönemden
önce son bir kez daha hep beraber yaşamak güzel bir duygu. Hepimiz mutluyuz. Nokia
1100’a sardım şimdi. Akıllı telefona olan bağımlılığımı ve boşa geçen
zamanlardan kurtulacağım. Tuşlu telefona geçeceğim. Telefonda sadece mesaj
atabileceğim, arama yapabileceğim. Yılan da oynarım. Telefonu asıl amacı olan
iletişim için kullanacağım. Sosyal medya kullanmayalı 1.5-2 sene oldu. Sigara
gibi yıl sayıyorum. Bıraktığıma o kadar mutluyum ki. Şimdi akıllı telefondan da
kurtulduk mu tamamdır. Büyük ölçüde mekanik yaşama dönmüşüz demektir. Dünya
tarihi okumaya başladım. Taştan balta yapmak en büyük teknolojik
gelişmelerdenmiş ilk zamanlarda doğal olarak. Ben de ona sardım, yarın çıkıp
taş arayacağım sokaklarda büyük bir taşa küçük bir taşı vurarak baltanın keskin
kısmını yapmaya çalışacağım. Sonra da bir odun bulup odunla taşı bağlamam
lazım; ama ip kullanmayacağım. Her şey o zamanlardaki gibi olması lazım. Bir
şeyler bulacağım artık. Okumak güzel. O kadar çok okunacak kitap, öğrenilecek
bilgi var ki. Hikaye yazmayalı baya oldu, özledim. O zaman yeni bir hikayeye
başlayalım. Ama bir seri olsun, bir yazıda bitmesin, sonunu ben de bilmeyim,
akışa bırakalım, nasıl biteceğini zamanla düşünürüz. Osmanlının son
dönemlerinde veya Türkiye’nin ilk yıllarında böyle hikayeler yazılırmış. Bazı
yazarlar sonunu bilir, bazıları bilmez her gün veya her hafta hikayenin bir
kısmını yazarmış. Aşk-ı memnu aslında böyle gün gün yazılmış bir gazete
romanıymış mesela. Onu hatırlıyorum. Hocamız anlatmıştı. Şimdi biz de onun gibi
bir şey deneyelim.