13 Ekim 2018 Cumartesi

13 Ekim


Eylül, ekim, sonbahar. Bu sonbahar diğer sonbaharlardan çok farklı. Çok daha güzel geliyor günler, haftalar. Ocak ayında mezun olacağım çünkü. Sonunda. En son mayıs ayında koşturduğumu yazmışım. Cidden okula geri döndükten sonraki neredeyse bütün dönemlerim hep koşturmacayla geçti. İlk defa rahat rahat bir dönem geçiriyorum. 3 tane dersim var. Hocaları çok iyi, kafam rahat. Stajlar bir yandan bitip gidiyor. Onu da ayarladık. Şimdilik sadece ayların geçmesi gerekiyor gibi duruyor. O kadar sıkıntı, problem yaşadım ki ama şu okul boyunca illallah ettim. Hala bir sıkıntı çıkacakmış gibi hissediyorum. Dilekçe yaz, kurallar değişir, yapamazsın, şuraya git, şurayı ara, biz yapamayız, kurul toplanması lazım, heyet raporu getir, kayıtlı olmadığın derste yoklama alırlar devamsızlık sıkıntısı olur, kredimi eksik gösterirler, geçtiğim derse ff yazarlar, dersi bir daha aldıktan sonra düzeltirler, daha neler neler. Bir dönem yok ki şu sıkıntılarla uğraşmamış olayım. Sonunda bitiyor valla, şükür. Ocak ayı için çok heyecanlıyım. Bu psikolojik yorgunluğu atmam için zaten 2-3 ay Ereğli’deki bahçe evine kapanıp keşişler gibi meditasyon yapmam lazım. Ocakta mezun olduktan sonra 3-4 ay kafa tatili yapacağım. Bunun 1 ayında da trenle Türkiye turu hayalim var. Bu 3-4 ay içinde büyük ihtimalle bir de askere gideceğiz. Bedelli, 21 gün. Askerlik de bitmiş olacak. Eski hayatımın son kalıntıları var hayatımda. Yeni hayatımdan da çok mutluyum. 3-4 sene oldukça zor geçti. Şimdi şükür güneşli günler gelmeye başladı. Bu saatten sonra da Allah sağlık sıkıntısı vermediği sürece böyle güzel geçer diye düşünüyorum. Kendimi küçük şeyler için üzmem çünkü. Yorulduk zaten, büyüdük, olgunlaştık. Annemlerle yaşıyorum. Onların yanına taşındım. Ayrılıp kendi hayatımı kuracağım dönemden önce son bir kez daha hep beraber yaşamak güzel bir duygu. Hepimiz mutluyuz. Nokia 1100’a sardım şimdi. Akıllı telefona olan bağımlılığımı ve boşa geçen zamanlardan kurtulacağım. Tuşlu telefona geçeceğim. Telefonda sadece mesaj atabileceğim, arama yapabileceğim. Yılan da oynarım. Telefonu asıl amacı olan iletişim için kullanacağım. Sosyal medya kullanmayalı 1.5-2 sene oldu. Sigara gibi yıl sayıyorum. Bıraktığıma o kadar mutluyum ki. Şimdi akıllı telefondan da kurtulduk mu tamamdır. Büyük ölçüde mekanik yaşama dönmüşüz demektir. Dünya tarihi okumaya başladım. Taştan balta yapmak en büyük teknolojik gelişmelerdenmiş ilk zamanlarda doğal olarak. Ben de ona sardım, yarın çıkıp taş arayacağım sokaklarda büyük bir taşa küçük bir taşı vurarak baltanın keskin kısmını yapmaya çalışacağım. Sonra da bir odun bulup odunla taşı bağlamam lazım; ama ip kullanmayacağım. Her şey o zamanlardaki gibi olması lazım. Bir şeyler bulacağım artık. Okumak güzel. O kadar çok okunacak kitap, öğrenilecek bilgi var ki. Hikaye yazmayalı baya oldu, özledim. O zaman yeni bir hikayeye başlayalım. Ama bir seri olsun, bir yazıda bitmesin, sonunu ben de bilmeyim, akışa bırakalım, nasıl biteceğini zamanla düşünürüz. Osmanlının son dönemlerinde veya Türkiye’nin ilk yıllarında böyle hikayeler yazılırmış. Bazı yazarlar sonunu bilir, bazıları bilmez her gün veya her hafta hikayenin bir kısmını yazarmış. Aşk-ı memnu aslında böyle gün gün yazılmış bir gazete romanıymış mesela. Onu hatırlıyorum. Hocamız anlatmıştı. Şimdi biz de onun gibi bir şey deneyelim.