8 Mayıs 2018 Salı

Hayat

Şimdilerde hayat karışık biraz. Dönem sonu olmasına rağmen yapılacak iş yoğunluğu o kadar fazla ki oradan oraya koşturuyorum. Bu kadar koşturmacanın da mantıklı olduğunu düşünmüyorum. Sürekli yapmam gerekenler ile büyük resim arasında kalıp duruyorum. Büyük resimden kastım biz neden yaşıyoruz, neden çalışıyoruz, neden okuyoruz? Daha mutlu, daha güzel bir hayatımız olsun diye. Neden para kazanıyoruz veya kazanmak için uğraşıyoruz? İlerde ekonomik olarak imkanımız olsun diye gezmeye, tozmaya, yemeye, içmeye, sağlığa, ailemize vs.

Hayatı yaşamak için mi çalışıyoruz yoksa çalışırken hayat bitip gidiyor mu? Benim için bu aralar çalışırken hayat akıp gidiyor modunda. Önüme bakıyorum. Hep bir çalışma, ekstra efor lazım. Tabii ki bütün bunları yapmak zorunda değilim; ama şunu şöyle yapsam daha iyi olur, şöyle fedakarlık yapayım ilerde rahat ederim şeklinde gidiyor. Eşeğin önündeki havuç hikayesine benziyor bu anlamda hayat. Eşeğin sırtına bir çubuk bağlamışlar, çubuğun ucunda da havuç var. Eşek havucu yiyeceğim diye sürekli ileri gidiyormuş. Yani ilerde rahat edeceğim aslında tamamen bir havuç mu? Ne zaman rahat edeceğiz? Bu aynı çalışanların emekliliği hayal etmesi gibi. İnsan 30 yıl sonrasının hayaliyle yaşar mı? Burada bir yanlışlık yok mu sizce de? İnsan hayallerini hayatının her günü, her anı, her yılı yaşamalı. Diğer türlü, yıllarca fedakarlık yap onun için, bunun için ee geriye ne kaldı yaşamak için? 50-60 yaşından sonra napayım ben hayalleri?

Rahat insanlarla başarı isteyen insanlar arasında bu konuda çok büyük bir fark var. Rahat insanlar hayatları boyunca o kadar başarı gösteremeseler de yaşadıkları her an keyif almaya bakıyorlar, alıyorlar da. Başarı isteyen insansa hep daha iyisi olduğu için biraz daha biraz daha dişini sıkıp duruyor. Ne zaman bitecek bu gidişat o da bilmiyor aslında. Aslında biliyor. Diyor ki 2 sene sonra rahata ereceğim. Şundan sonra her şey çok güzel olacak. Ondan sonra başka bir şey çıkıyor. Ondan sonra başka bir şey çıkıyor. Bütün bunların farkında olmayan ve büyük resmi göremeyen biri yılların nasıl geçip gittiğini anlamaz bile. Bir sorsan son 5 senede neler yaptın diye belki de anlatabileceği şey sayısı o kadar azdır ki.

Bilinçli olmak çok önemli. Yaptığımız hareketleri, seçimleri, gittiğimiz yolları sürekli sorgulamalıyız. Ben şu an yaptığım şeyi neden yapıyorum?

Her gün anı biriktiriyoruz. Güzel anılar biriktiriyor muyuz? Kaç tane anlatabileceğimiz kadar güzel, heyecanlı, farklı anılar biriktiriyoruz? Kaç kere sınırlarımızın dışına çıkıp çılgınlıklar yapıyoruz?

Nasıl bir şirket yola çıkmadan önce vizyonunu, misyonunu, gelecek planlarını, hedeflerini, her şeyini ayarlayıp öyle başlıyorsa insanların da aynısını yapması lazım aslında. Sınırlarını çizmesi lazım. Ben bunu istiyorum. Bu isteğime şu an ulaşmak istiyorum. Onun için şunları yapacağım. Ne eksik ne fazla O zaman insanların kafası hiç karışmaz. Dışardaki şartlar çok değişken. İnsanları zorlayan da bu zaten. Ama işte ne istediğini tam olarak bilen bir insan sanki kendi kutup yıldızı gibi onlara bakıp yönünü kolayca tayin edebilir. Hayat zorlaşıyor, ekonomik durumlar, çocuklar, iş ortamı, evlilik hayatı, ev geçindirme derdi, gelecek için para biriktirme, ev-araba derken o kadar çok düşünülmesi, yapılması gereken iş var ki. Bütün bunların yaparken veya yapmaya çalışırken hayatı yaşamayı da unutmamak lazım. Benim düşündüğüm de bu işte.

Ben ne kadarlık bir başarı istiyorum? Çünkü sonu yok. En tepeyi hedeflersen yemeden, içmeden, gece gündüz çalışmak gerekir. Onu yapanlar da var; ama bence saçma. Bir mantığı yok. Bu aralar düşünmeye bile vakit kalmadan önümdeki işleri yetiştirmeye çalışıyorum. Bunun hiç doğru olmadığını biliyorum; ama yapacak da bir şey yok. Bugün bu gidişata bir dur deyip yarın yapmam gereken önemli işler olmasına rağmen atladım geldim kafeye, nargilemi içip kafa dağıtıyorum. Uzun süredir yazmadığım yazımı yazıyorum.

Bunları konuşacak çok fazla insan da bulamıyorum. İnsanların gözüne perde inmiş gibi bilinçsizce yaşıyor gibi geliyor. Kaç kişi bilinçli bir şekilde yaşadığı hayatı sorguluyordur acaba?

İnsanların, daha çok orta yaş grubunun televizyon izlemesi, geliri orta ve düşük kesimde daha fazla, veya genç neslin youtube'da, sosyal medyada işsiz işsiz zaman öldürmesi bundan bence. İnsanlar beyinlerini uyuşturuyor düşünmemek için. İşten eve yorgun argın gelip alıyor önüne bir ekran, yatana kadar izle babam izle. Ondan sonra da yat uyu. Kafasını dağıttığı için biraz rahatlamış, dinlenmiş bir şekilde yatağa yatıyor. Ama sorunun kökenini asla çözmüyor. O kadar yorulmak istiyor musun? Yapacak bir şey yok mu? O zaman en azından sana kalan zamanda nasıl hayatını güzel bir şekilde hayatını yaşarsın onu düşün bari. Büyük ihtimalle o kadar yorgun ki düşünecek takati kendinde bulmuyor. Ee düşünme düşünme nereye kadar? Yıllarca bu döngünün içinde git gel o zaman. Çoğu kişi gidiyor zaten.

Zamanı yavaşlatma tekniği dediğim şeyi böyle zamanlarda kullanıyorum. Bu kadar yoğun olduğun zamanlarda, inadına her şeyi kenara bırakıp dinlen, hiçbir şey yapma, düşün, sakinleş.